Üniversite yıllarımdan itibaren metafizikle yakından ilgilenmeye başlamış olmama rağmen, eş ruhlar veya ruh ikizi kavramları pek ilgimi çekmemişti. Ancak, ben de birçokları gibi beni tamamlayacak bir eşim olduğunu hissediyor ve onu arıyordum. Sanırım onlarla daha derin ve içerikli dostluklar kurabildiğimden olsa gerek, arkadaşlarımın çoğu karşı cinstendir ve bugüne dek kaç kadınla duygusal bir yakınlaşma yaşadığımı bilmiyorum. Yine de, hep “o”nu aramaya devam ettim; kim olduğunu bile bilmeden, sadece oralarda bir yerlerde olduğunu, günün birinde hayatıma girerek içimdeki boşluğu dolduracağını, o belirsiz arayışı sona erdireceğini hissederek…
Sonunda, 2000 yılının sonunda, henüz MSN Messenger’ın olmadığı, ICQ’ların pek tutulup yayılmadığı, insanların MIRC üzerinden “chat”leştiği bir dönemde, Filipinli bir hanımla tanıştım. 13 ay boyunca her gün yazışmamıza karşın, ona evlenme teklif ettiğimde tanışalı daha on beş gün olmuştu. Hatta daha ilk konuşmamızda, ikimiz de farkında olmadan ne yöne gideceğimiz konusunda birbirimize işaretler vermiştik; bunlar “söyleyene değil, söyletene bak” dedirtecek şeylerdi ve ikimiz de farkındaydık ki bizi bir araya getiren şey kaderdi.
2002 yılı başında Filipinler’e gittim, orada evlendik ve bir yıla yakın orada yaşadık. Sonrasında bazı ekonomik şartlar nedeniyle birlikte Türkiye’ye döndük. 2005 yılında bir oğlumuz oldu. Ve ortalama bir evli çiftin yapacağı gibi güzelliklerle, tartışmalarla, tuz biberle örülmüş bir şekilde yaşamımıza devam ettik.
Farkında olmadığımız şey, bu evliliğin ikimizi de tüketmeye başladığıydı! Tükenmemizin nedeni, birbirimizi sevmememiz ya da saygı duymamamız filan değildi; sonrasında bunlar da gelmeye başladı ama asıl neden, bir araya geliş nedenimizi yanlış anlamamızdı! Eşimle yedi yıl evli kaldıktan sonra, onun gerçekte karmik eşim olduğunu ve onunla ruhsal bir hesabı temizlemem gerektiğini keşfettim. Sorunun ve karmik borcun kaynağını öğrendiğimde (birtakım parapsişik yöntemler kullanarak, meditasyonlardan ve rüyalardan yararlanarak), doğru cevapları bulmak daha da zordu ama şimdilerde ikimizin de hayatlarımızın gidişatına baktığımda, doğruyu yaptığımıza inancım giderek artıyor.
Peki, bu uyanış, bu irkiliş ve bu ayrılık nasıl başladı?
Ben kendimi bildim bileli hep sanatla uğraştım; 3 yaşımda resimle başlayarak, plastik sanatlar dışında sanatın uğraşmadığım dalı neredeyse kalmadı. Sonunda da MSÜ Güzel Sanatlar’dan mezun oldum.
Oysa evliliğim süresince bunların hepsinden uzaklaşmıştım! Yedi yıl boyunca ne resim yaptım, ne bir şey yazdım, ne şiirlerle ilgilendim, ne elime gitar aldım… Hatta metafizikten ve spiritüelizmden bile uzaklaştım. Diğer bir deyişle, beni tanımlayan şeylerden kaçtım! Bunun doğal bir getirisi olarak da, kendimden uzaklaşmaya, kendimi kaybetmeye, yaşamı kaçırmaya başladım. Yaptığım tek şey, hayatımı kazanmak için kitap çevirmek ve geri kalan zamanlarımda bilgisayar oyunlarına ya da filmlere gömülmekti. Zihin ve sanat adına hiçbir şey üretmiyordum!
Bir terslik olduğunun farkındaydım ama ne yapılması gerektiğini bilemiyor, durumu düzeltmek için kendimde gerekli gücü bulamıyordum. Sonuçta bir çocuğum vardı, eşim ülkesinden uzakta bana muhtaç durumdaydı ve elbette ki sorumluluğunu bilen biri böyle bir durumda arkasını dönüp gidemezdi.
Dahası, eşim iyice bana bağımlı hale gelmiş, kendisi de hayattan zevk alamaz olmuştu ve neredeyse hiçbir şey paylaşamıyorduk. Son üç yıldır birlikte yaptığımız çok az şey hatırlıyorum.
Çok geçmeden karşılıklı suçlamalar, kırgınlıklar ve öfke birikmeye başladı. Ayrılma noktasına gelene kadar asla birbirimize bağırıp çağırdığımızı hatırlamıyorum; ikimizin de yapısı buna müsait değildi. Ama sonunda öyle bir noktaya ulaştık ki patlamalar kaçınılmaz oldu.
Ve şimdi geri dönüp baktığımda, bunun en önemli nedeninin, ilişkimizin amacını doğru algılayamamak olduğunu düşünüyorum. İşte bu yüzden ilişki türlerinin ve ruh yapılarının bilinmesi gerektiğine inanıyorum.
Ekim 2008’de bir gece ellerimi açıp dua ettim ve Yaradan’a bana bir çözüm göstermesi için yalvardım. O’nun hepimiz adına her şeyin en iyisini bildiğine her zaman inanmışımdır ve bu yüzden, hayat karşıma ne çıkaracaksa, yüzleşmeye hazırdım.
O gece, tuhaf bir rüya gördüm. Kızkardeşim, ailem ve yakın arkadaşlarımla birlikte bir restoranda yemek yiyorduk. Ben bir ara kalkıp lavaboya gittim ama döndüğümde kimse beni görmüyordu: Kardeşim ve iki arkadaşım dışında. Kardeşim bana baktı ve “Ağabey, sana ne oldu böyle? Hayalet olmuşsun?” dedi.
Aynaya dönüp baktım. Kendimi göremiyordum! O zaman öldüğümü anlamıştım. Hay aksi, diye düşündüm. Şimdi zamanı mıydı? Daha yapacak çok şeyim vardı. Üstelik oğlumun büyüdüğünü bile göremedim.
Uyandığımda, Uzak Doğu mistisizmini yakından bilen biri olarak, rüyamla ilgili iki yorumum olmuştu: Birincisi, çok büyük bir değişim yaşayacaktım. O kadar ki etrafımdaki herkes – görünüşe bakılırsa kardeşim ve o iki arkadaşım dışında – beni tanımakta zorlanarak, tanıdıkları Selim’in öldüğüne karar vereceklerdi. Ve ikincisi, daha doğrudan bir mesajla, rüyam bana şöyle diyordu: Hayat gelip geçici, zaman az, bir an önce uyan ve yapman gerekenleri yap!
Bu yakarışımdan kısa süre sonra, 29 Ekim’de, facebook’ta bir hanımla tanıştım. Kendiliğinden gelişen bir şekilde yazışmaya başladık ama ikimizin de kafasında herhangi bir yakınlaşma düşüncesi yoktu. İkimiz de kelimelerle oynamayı seviyorduk, ikimiz de seviyeli insanlardık ve sadece karşılıklı yazarlık şovları yapıyorduk. Bu daha çok bir oyun gibiydi. Ama ikimizin de dikkatini çeken bir şey oldu: Bir yazar olarak, kendime has ifadeler kullanırım ve bir tarzım vardır. Sanatta bu tür şeyleri taklit etmek de kolay değildir, çünkü doğal olmadığı takdirde sırıtır. Oysa biz neredeyse aynı sözcükleri kullanıyorduk; o kadar ki sanki birimizin yazdığını öbürü okurken, kendi yazdığını okuyor gibi oluyordu.
Çok geçmeden, MSN’den de görüşmeye başladık. Durum daha da tuhaflaştı: Birbirimizin düşüncelerini, sözlerini tamamlamaya, birimiz daha sormadan öbürümüz cevap vermeye başlamıştık. Ne olup bittiğini bilmiyorduk ama kesin olan, aramızda sıra dışı bir bağ olduğuydu. Ve ikimiz de işin içinde yatan şeyi öğrenmeye istekliydik.
Neyse, uzatmayayım, kısa süre sonra ruhsal frekanslarımızın çok yakın olduğunu anladık. Sonrasında olayların gelişimiyle evliliğim bitti ve ben yaşamda izlemem gereken yola, “dharma”ma geri döndüm. Yanlış anlamayın, evliliğim onunla birlikte olmam yüzünden bitmedi! Öyle bir şey olmadı da zaten, çünkü tahmin edilenin aksine, ruh ikizlerinin bir araya gelme nedeni, birçok kaynakta da belirtildiği gibi, “sonsuza dek mutlu yaşadılar” şeklinde bir hikaye yaratmak değildir. Gerçek şu ki fiziksel dünyada bir araya gelip, sabaha kadar sohbet ederek geçirdiğimiz bir gecenin sonunda bir daha onu görmedim. Onun hayatıma giriş nedeni buydu: Beni ait olduğum yola geri döndürmek. Ve bunu yapmıştı.
Ama bir araya gelişimizin bana kazandırdığı enerji inanılmazdı. Yedi yıllık uyku halimi üzerimden attım ve hayata dört elle sarıldım. Sanatıma ve metafiziğe geri döndüm. Onunla karşılaşmamdan ve eşimle ayrılık sürecine girmemizden bir süre sonra, hayatıma girip çıkan kadınların sayısı çok arttı. Her seferinde karşımdaki kişi başlatıyordu ilişkiyi, her seferinde kısa sürüyordu ve her seferinde benden bir şeyler kopardığını sanırken aslında çok önemli şeyler bırakarak ve beni biraz daha doğru kişiye hazırlayarak (o zaman için bilmiyordum elbette) gidiyordu. Ve sonunda, bundan yaklaşık bir yıl önce, şimdi kalbimin sahibi olan, birçok ortak noktayı paylaştığımız dünya tatlısı eşimle tanıştım ve görebildiğim kadarıyla bu insan da benim ruh eşim. Sonrasında da birçok şey kendiliğinden akmaya başladı, çünkü “dharma”nıza teslim olduğunuzda olacak olan budur.
Konudan uzaklaşmayalım. Bunları anlatmamın nedeni, özellikle ruh ikizleri bir araya geldiğinde, neler olabileceği konusunda sizlere küçük bir resim sunmaktı. Ama ruhların birbirleriyle ilişkileri sadece bu şekilde değildir; ruh ikizlerine ek olarak, ruh eşleri ve karmik eşler de vardır.
Bulabildiğim kaynakların birçoğunda ortak bilgi olarak şöyle açıklanıyordu:
“Evren ve ruhlar yaratıldığında [ya da Öz’den koptuklarında] geri dönüşlerini sağlayacak ruhsal tekamül sürecinde deneyimlerini güçlendirebilmek için ikiye ayrıldılar ve androjen [çift cinsiyetli] yapılarını bozarak bir yarı eril, diğer yarı dişil enerjiye bölündü. [Öz’den kopuş sırasında] ruhlar 16’lı gruplar halinde dağıldı ve bu gruplara ruhsal aile dendi. Bu gruplar, ruh ikizleri hariç olmak üzere, genellikle reenkarnasyonlarında birlikte bedenlenirler ve bu süreçte farklı rollere bürünürler; örneğin, birinin yaşamında babası, kardeşi, yakın arkadaşı olan biri, bir başka yaşamında eşi, çocuğu vs. olabilir. Bir ruhsal gruptaki üyelerin ruhsal titreşimleri birbirine çok yakındır ve seviye bazında düşünülürse, ruh ikizinin hemen altında benzer ruhlar yer alır. Birbirine yakın titreşimlerde seyreden ruhlaraysa ruh eşi adı verilir.”
Ruh İkizleri
Güvenilir bir kaynak olarak değerlendirdiğim www.astrostar.com, bu kavramı şu şekilde açıklıyor:
“Bu kesinlikle nihai bilgi değildir. Diğer kaynaklardan sürekli olarak gelmeye devam eden yeni bilgiler vardır. 2000’lerin ortalarından beri aşırı bir bilgi yüklenmesi görüyoruz. Ruh ikizleri önemli bir konu ve çok fazla görüş var. Bu konuda sayısız kitap yazılıyor. Hipnoterapistler, psişikler, kanallar ve diğerlerinin, şimdilerde ruh eşi bilgilerine ulaşmalarına “izin veriliyor.” [Evrensel Akaşik Kayıtlar’dan söz ediliyor.] İkiz ruhların gerçeklikten ziyade bir kavram olup olmadığını henüz bilmiyoruz. Araştırmaya katılarak ruh ikizi olduklarını iddia edenlerle ilgili kesin kanıtlar yok. Çoğu muhtemelen değil…
- Fiziksel görünüşün ruh ikizliğiyle neredeyse hiç ilgisi yoktur. Birçoğu birbirinin zıttı gibi görünebilir; esmerle sarışın, mavi göz/kahverengi göz, iri kemikli/ince kemikli gibi. Ama birbirine benzeyen ikiz ruhlar, gerçekten ikiz gibi görünürler. Şimdiye kadar incelenen tüm örneklerde, ikizlerin aynı soysal kökenden geldiği gözlemlenmiştir.
- Görünüşe bakılırsa, ikizlerin birçoğunun öz burçları aynı elementtedir. [Hava-hava, su-su gibi. Ancak bu bir kural değildir.]
- Üç önemli burç (öz, yükselen ve ay) aynı elementtendir veya uyumludur. Birinde iki ateş ve bir hava varsa, diğer kişide de durum budur. Birinde toprak varken diğerinde yoksa, ikiz olma olasılıkları düşüktür.
- Yükselen burçların yönetenleri aynı element (olabilir).
- Birinin ayı, diğerinin doğum haritasıyla ortaktır.
- Şunlardan biri şimdiye dek başlıca kurallardan biri olarak saptanmıştır: Güneş, diğerinin ayıyla birleşir; aylar aynı elementtedir veya aylar aynı burçtadır.
- İkiz Ruhlar, birbirinin doğum haritasında güneş/ay orta noktasına kişisel bir gezegen girdiğinde karşılaşır.
- Bir kişinin doğum haritasındaki birçok gezegen, diğerinin doğum haritasındakilerle açı oluşturur.
- Ruh ikizlerinin doğum günlerinde genellikle 6, 9, 15, 24, 27 sayılarına rastlanmakta, ikiz ruhlar genellikle bugünlerden birinde bir araya gelmektedir.
- İkiz ruh ilişkileri genellikle kısa ömürlüdür. Buna neden olarak gözlemlenen şeyler şöyle sıralanabilir: Ölüm, birbirinin aynası olmanın yarattığı yoğunluktan doğan patlayıcılık, ikizlerden birinin veya her ikisinin de ruhsal açıdan yeterince olgunlaşmış olmaması ve en büyük sıklıkla, süren bir ilişkileri veya evlilikleri olması.”
Yine araştırmalarımla ilgili bulduğum bazı kaynaklarda, 2012 yılı yaklaşırken ruh ikizleri karşılaşmalarının bütün dünyada çoğaldığı yönünde bilgilere rastladım.
DerKi forumda sevgili Kocayürek bu konuya değinirken tarihten birkaç örnek vermişti: Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun gibi. Ne var ki bana kalırsa hem Kerem’in hem de Mecnun’un durumları farklıydı. Gerçi bunlar efsaneleşmiş hikayeler ve gerçeklikleri tartışılır, ancak gerçek olduklarını varsayarak yakından bakarsak, ilk incelemede ruh ikizleriymiş izlenimi verdikleri doğrudur. Ancak… ruh ikizlerinin fiziksel dünyada bir araya gelişinde önemli bir ruhsal nedenin varlığı göze çarpar ve ruh ikizlerinin gerçek bir birliktelik yaşadığı neredeyse hiç görülmemiştir. Amaç, ya gerçekleşemeyen birliktelikle kendi ruhsal gelişimlerini hızlandırmak ya da insanlığa önemli bir ruhsal ders oluşturmak olabilir; bu açıdan Romeo ve Jüliet ne kadar hayali olsa da, aslında daha isabetli bir ruh ikizi örneği gibi görünmektedir. Buna ek olarak, ikizlerin bir araya gelişinde, insanlığa bırakılması gereken önemli bir mesajın ortaya konması da yatabilir ve dahası, ikizler zaman zaman aynı cinsiyete de sahip olabilir, çünkü bir araya gelişlerindeki amaç asla seks değildir. Kişisel olarak, buna en güzel örneği Rumi’yle Şems olarak verebiliriz diye düşünüyorum, çünkü ilişkilerini, dostluklarını, birbirlerine yakınlıklarını ve bu yakınlıktan insanlığa kalan mirası düşününce, gerçekte ruh ikizi olduklarını tahmin ediyorum.
Karmik Eşler
Kendi örneğimi anlatırken belirttiğim gibi, daha önceki yaşamlarında bir şekilde aralarında karmik borç oluşan ruhlar, bu borçların ödenmesi, diğer bir deyişle enerjilerin dengelenmesi için fiziksel dünyada bir araya gelip belli bir süre birlikte kalabilirler. Bu gerçek bir ilişki değil, kişilerin hayatlarında gerçek, nitelikli ilişkiler yaşamaları için borçların veya karmik “çapakların” temizlenmesini sağlayan geçici bir ilişkidir. Bir insanın sayısız karmik eşi olabilir (olmaması daha iyidir, çünkü bu dönemde bedenlenene kadar karmik borçların temizlenmiş olması tercih edilir) ve ruh eşi olarak tanımlanabilecek biriyle anlamlı, kalıcı bir ilişki yaşamadan önce bu borçların hepsinin temizlenmesi gerekir. İyi haber şu ki ruhsal enerji ve bilinçaltında ciddi travmalara neden olan karmik borçlar dışında, bu dönemde karmalar sıfırlanmış durumda.
Ruh Eşleri
Aşk ve cinsellik deneyimiyle ruhsal açıdan gelişmek için ihtiyaç duyduğumuz ilişkileri yaşayacağımız asıl ruhlar bunlardır ve insanın sadece bir tane ruh ikizi varken, birden fazla ruh eşi bulunur. Kendi hayatımdan örnek vermem gerekirse, üniversite yıllarımda beş yıldan uzun süre birlikte olduğum kız arkadaşımın daha önceki reenkarnasyonlarımdan birinde annem olduğunu öğrenmiştim ve gördüğü bir rüya üzerine bu bilgiyi kendisi de doğrulamıştı. Bu hayatımızda bir araya gelişimizde onun dersi ve nedeni, benim o dönemde iyice dağılmış olan hayatıma çekidüzen vermeme yardımcı olmak, sosyal ortama geri dönmemi sağlamaktı; benimkiyse, onun özgüvenini geliştirmekti. İkimiz de derslerimizi ve görevlerimizi tamamladığımızda, yollarımız ayrıldı.
Aynı şekilde, hemcins olan yakın arkadaşlar veya kardeşler de ruh eşi olabilirler. Önemli olan, ruh eşlerinin birbirlerinin ruhsal gelişimlerine ve aydınlanmalarına yardımcı olmalarıdır. Yine kendimden örnek verirsem, hayatımdaki ruh eşlerimden biri de kardeşimdir.
Buna ek olarak, bir de ruh tipleri vardır.
2012: You Have A Choice (2012: Bir Seçeneğiniz Var) adlı kitaplarında konuya bütün bir bölüm ayıran Sri Ram Kaa ve Kira Raa (insanlığa ruhsal bir mesaj vermek için enerjilerini birleştiren ruh ikizlerine güzel bir örnek), ruh tipleriyle ilgili şunları söylüyorlar:
“Dört ruh tipi vardır:
“Union (Birlik): Bir olarak doğmuş ruhlar. Atlantis deneyiminin sonunda ayrılmışlar, tam anlamıyla ikiye bölünmüşlerdir. Yeniden birleşmek için ruhlarının diğer yarısını ararlar. Diğer yarılarını bulana kadar çok sayıda evlilik gerçekleştirebilirler. Diğer yarılarıyla geçirdikleri hayatı belirgin şekilde hatırlayabilirler.
“Omni: Bütün deneyim yoğunluklarında bir olarak kalmayı başaran ruhlar. Bir eşe ihtiyaç duymadan kendilerini tam hissederler ve daima İlahi boyutla bağlantıdadırlar; ancak, ilerleyen yaşlarına kadar bu bağlantının farkına varamayabilirler. Kendilerinin farkına varana kadar, genellikle umursamaz, bencil, ilişkilerini kolay bitiren insanlar olarak algılanırlar.
“İkili: Tam bir ruh olarak doğan ama İlahi bir karşılıkları olan (ruh ikizine benzer şekilde) ruhlardır. Union’dan farklı olarak, karşılıklarıyla bir araya geldiklerinde İlahi birliği daha güçlü hissederler. Sık sık Union’la karıştırılan İkili ruhlar, sürekli olarak “kozmik ikizlerini” ararlar ve bulduklarında, fiziksel açıdan bile benzer görünebilirler. Ancak, tıpkı Omni gibi, karşılıklarını bulmadan da dünyevi tatmine ulaşabilirler.
“Çok ifadeli: Işığın birçok ifadesini barındıran ve bütün ifadeleri birleştirmeyi amaçlayan ruhlar. Tek ruh olarak doğmuşlardır ve kendilerini birçok şekilde ifade etmeye yeteneğine sahiptirler. Çok ifadeli ruhlar, bütün ifadelerini olabildiğince fazla sayıda deneyime yaymaya çalışırlar.”
Ayrıca, yine aynı kitaplarında, yazarlar şu tabloyu veriyorlar:
Ruh Tipi Özellikler En İyi İlişki
Union Yeniden birleşmeyi arar Union
Birçok ilişki yaşar
Karşılaştığında birbirini “tanır”
Omni Yalnız hissetmemek ister Omni
Mesafeli veya soğuk algılanır Çok ifadeli
Tanrı’yla huzur bulur
İkili Kendisini arar İkili
Tek başına tamdır Union
Ortaklıkta daha iyidir
Çok ifadeli Çok çeşitli deneyimler arar Çok ifadeli
Çok sayıda eşten hoşlanır Omni
Bütünleşmeye önem verir
Yazımı bitirirken, anlamlı bir ilişki yaşamak veya ruh eşinizi bulmak konusunda Ramtha’nın bir sözünü hatırlatmak istiyorum:
“Hepiniz ideal eşi istiyorsunuz. Hepiniz onu arıyorsunuz. Peki, ideal eş olup olmadığınızı önce kendinize soruyor musunuz?”
Herkesin yaşamı ışık ve sevgiyle dolsun…
Bilgilendirici bir yazi olmus, tesekkurler. Karmik es ile evlilik ihtimali yok mudur, bir bilginiz var mi?
ReplyDeleteBilgilendirici bir yazi olmus, tesekkurler. Karmik es ile evlilik ihtimali yok mudur, bir bilginiz var mi?
ReplyDelete