Çok uzun zamandır bir şey yazmamıştım sayfama; senin ölüm
yıldönümüne nasipmiş ey unutulmaz kahraman. Sana hitap ederken gerçekte
kullanmaya hakkım olan, gerçekte kullanmak istediğim kelime bu
yaşamımın sonuna kadar gönlümde gizli kalacak ne yazık ki…
Nasılsın oralarda? Eminim buralardan daha güzeldir. BAL SULTAN’la buluştun mu? GÜLBEBEĞİNİ buldun mu? GÜLPEMBE’n açmış kollarını seni bekliyor muydu? Topladın ne topladıysan GESİ BAĞLARI’ndan,
götürdün mü hepsini yanında? Bizlerin yüzümüz gülmüyor bugünlerde
buralarda Barış Baba. Bir bayrak bıraktınız bizlere, gittiniz yaban
ellere, biz şimdi o bayrağı nasıl ayakta tutacağız onu düşünüyoruz.
Nasıl
bir dönem, nasıl bir çağdı ki sizinki, yaptıklarınızı tekrarlamayı
bırak, bıraktıklarınızı bile koruyamıyoruz? Acıyla burkuluyor
yüreklerimiz değerlerin ayakaltı edildiğini görünce. Utançla kızarıyor
yüzümüz, elimiz kolumuz bağlı kalınca. Ayaklar baş olacak derlerdi, oldu
Barış Baba. Bütün çirkinlikler güzel değerlerin yerini alacak
derlerdi, aldı Barış Baba.
Nereden başlasam bilmem ki… Sizler
gittiğinizden beri ne güneş güneş gibi parlıyor, ne yıldızlar
kendilerini hissettiriyor, ne müzik müzik, ne edebiyat edebiyat, ne de
başka bir şeyin tadı kaldı. Kızgınım da hani sizlere, hile yaptınız
çünkü. En görkemli zamanlarda yaşayıp her şey bozulurken bırakıp
gidiverdiniz bizleri. Yok, yok, şaka, sizin dönemleriniz daha da
kötüydü ama siz yine de var ettiniz güzellikleri. Bizim kuşağımız
sadece söylenmeyi biliyor ama icraat yok ne yazık ki.
Dünya hakikaten HALİL İBRAHİM SOFRASI; insanlar unuttu KOL DÜĞMELERİ’nin ayrılmazlığını; AYI’lar yiyor armutların en iyilerini, OSMAN’lar kurban gidiyor ağalara, beylere; ACIH DA BAĞA VİR diyoruz ama dinleyen yok; ADEMOĞLU unuttu Adem’liğini, HAVVA kızı başka Havva kızlarıyla değişti Adem’ini; tutunmaya çalışıyorum doğru değerlere ama kayıp gidiyor ellerimden, AFFET BENİ.
ALİ YAZIYOR yıllardır, BOZUYOR HEP VELİ; yakarıyorum geceleri, ALLAH’IM GÜÇ VER BANA diye, diyor ki AMAN YAVAŞ, AHESTE! Bulamıyorum bu gidişatın ANAHTAR’ını, ANLIYORSUN DEĞİL Mİ? Akıp gitti gençlik, BEYHUDE GEÇTİ YILLAR, sonunda gerçekten amaçsız, anlamsız, güçsüz CACIK’lar gibi kaldık burada. Ama işte mücadele bitmiyor bir türlü CAN BEDENDEN ÇIKMAYINCA. Savaşıyorum Barış Baba, savaşıyorum DELİKANLI GİBİ, ne var ki kesilip gidiyor DUT AĞAÇLARI.
AL BENİ de götür buralardan ya da sen GEL. Alışamıyoruz bir türlü sizlerin yokluğunuza, HAYIR HAYIR deyip duruyoruz nafile ama. Geldik yıl 2012, bekliyoruz 2023’ü şimdi de, bir değişiklik olacak mı diye. KAZMA’lar dolmuş ortalık, unutulmuş KOCA TOPÇU’ların fedakarlıkları. KIRIK BİR FİNCAN ayaklar altında, çıkmıyor bir GENÇ OSMAN onu yerden alıp kaldırmaya. KÜHEYLAN’lar susuyor, sütçü beygirleri düzeni kendilerine uyduruyor. Ne dersin, Barış Baba, bizim için de geldi mi zamanı LAMBAYA “PÜF” DEyip MÜSAADENİZLE ÇOCUKLAR diye çekilip gitmenin? Ama haklısın ya derken NE KÖY OLUR SENDEN, NE DE KASABA, ne diyelim Barış Baba, sen de bir NAZAR EYLE. Biliyoruz, ÖLÜM ALLAH’IN EMRİ ama eskilerin SAKIZ HANIM-MAHUR BEY’leri azaldıkça, geliveriyor sürekli SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA’lar başımıza. Diyoruz ki YOLVERİN AĞALAR BEYLER, biz de bir geçelim ama neye yarar, öyle de etsen, böyle de etsen, hep aynı YOL’lar. SARIL BANA Barış Baba, sarıl da aşalım şu sıkıntılı zamanları; bir sen anlarsın zaten geride kalanları.
Sen
huzur içinde yat, bitmez arkandan dua okuyanların. Benimse tek inancım
kaldı şimdi Barış Baba. Sadece o inanca tutunuyorum. Hani hep derdin
ya… bir gün gelecek DÖNENCE… biliyorum.
Ben de buna inanıyorum!...
No comments:
Post a Comment